|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
dolu |
hail n.
|
|
The hail cracked the window.
Dolu, camı kırdı.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
dolu yağmak |
hail v.
|
|
It's hailing.
Dolu yağıyor.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
ile dolu olmak |
filled with v.
|
|
This balloon floats because it's filled with helium.
Bu balon helyum ile dolu olduğu için süzülüyor.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
dolu |
full adj.
|
|
So I am sure this is a very full and ambitious programme.
Eminim ki bu çok dolu ve iddialı bir programdır.
More Sentences
|
5 |
Common Usage |
hayat dolu |
vivacious adj.
|
|
Mary is vivacious.
Mary hayat dolu.
More Sentences
|
General |
|
6 |
General |
dolu fırtınası |
hailstorm n.
|
|
The hailstorm damaged crops.
Dolu fırtınası ekinlere zarar verdi.
More Sentences
|
7 |
General |
dolu olmak |
be filled with v.
|
|
He is a man whose heart is filled with hope.
O, kalbi umutla dolu olan bir adam.
More Sentences
|
8 |
General |
dolu yağmak |
hail v.
|
|
Have you ever seen it hail?
Hiç dolu yağdığını gördün mü?
More Sentences
|
9 |
General |
(tabanca vb.) dolu olmak |
charge v.
|
|
Be careful! That pistol is charged.
Dikkatli olun! O tabanca dolu.
More Sentences
|
10 |
General |
dolu olmak |
occupy v.
|
|
Sorry, is this seat occupied?
Affedersiniz, bu koltuk dolu mu?
More Sentences
|
11 |
General |
dolu |
fraught with adj.
|
|
Furthermore, it is fraught with enormous complications and very, very great risks.
Dahası, bu konu muazzam komplikasyonlar ve çok ama çok büyük risklerle doludur.
More Sentences
|
12 |
General |
dolu |
replete adj.
|
|
The annals of sports are replete with the names of great black athletes.
Spor tarihi büyük siyah atletlerin isimleriyle doludur.
More Sentences
|
13 |
General |
hayat dolu |
lively adj.
|
|
She is a lively girl.
O hayat dolu bir kız.
More Sentences
|
14 |
General |
dolu |
crowded adj.
|
|
The pantomime is crowded with merry hearts.
Pandomim neşeli kalpler ile doludur.
More Sentences
|
15 |
General |
dolu |
alive with adj.
|
|
The place was alive with creative young people.
Mekan, yaratıcı genç insanlarla hayat doluydu.
More Sentences
|
16 |
General |
sevgi dolu |
affectionate adj.
|
|
Not many people know how to keep an affectionate relation with their relatives.
Pek çok insan akrabalarıyla sevgi dolu bir ilişkiyi nasıl sürdüreceğini bilmez.
More Sentences
|
17 |
General |
dolu |
brimful of adj.
|
|
The circus and the show are brimful of fun and laughter.
Sirk ve gösteri eğlence ve kahkaha doluydu.
More Sentences
|
|
18 |
General |
yaşam dolu |
lively adj.
|
|
Tom is very lively.
Tom çok yaşam dolu.
More Sentences
|
19 |
General |
dolu |
charged adj.
|
|
My phone is fully charged.
Telefonumun şarjı dolu.
More Sentences
|
20 |
General |
dolu |
rife adj.
|
|
I'm just saying the black market is rife with fake fossils like this.
Karaborsanın bunun gibi sahte fosillerle dolu olduğunu söylüyorum.
More Sentences
|
21 |
General |
nefret dolu |
hateful adj.
|
|
His hateful comments towards others revealed his true nature.
Başkalarına yaptığı nefret dolu yorumlar adamın gerçek yüzünü gösteriyordu.
More Sentences
|
22 |
General |
su dolu |
filled with water adj.
|
|
His briefcase was filled with water.
Çantası suyla doluydu.
More Sentences
|
23 |
General |
dolu |
filled adj.
|
|
Noah's ark was filled not with production factors, but with living creatures.
Nuh'un gemisi üretim faktörleriyle değil, canlılarla doluydu.
More Sentences
|
24 |
General |
dolu |
steeped in adj.
|
|
Red Mars is steeped in information about the planet.
Kızıl Mars gezegenle ilgili bilgilerle dolu.
More Sentences
|
25 |
General |
dolu |
full of adj.
|
|
You feel as if you are facing a wall full of binder files.
Sanki bir duvar dolusu dosyayla karşı karşıyaymışsınız gibi hissediyorsunuz.
More Sentences
|
26 |
General |
hayat dolu |
exuberant adj.
|
|
I was very exuberant.
Ben çok hayat doluydum.
More Sentences
|
27 |
General |
su dolu |
waterlogged adj.
|
|
The ground was waterlogged after several days of rain.
Birkaç gün yağan yağmurdan sonra zemin suyla dolmuştu.
More Sentences
|
28 |
General |
dolu |
loaded adj.
|
|
I refer to chartering flights which are loaded with 'undesirables'.
'İstenmeyenler' ile dolu uçuşların kiralanmasından bahsediyorum.
More Sentences
|
29 |
General |
dolu |
full adj.
|
|
This was an extremely full and helpful reply.
Bu son derece dolu ve yardımcı bir cevaptı.
More Sentences
|
30 |
General |
tamamen dolu |
fully loaded adj.
|
|
This car is fully loaded.
Bu araba tamamen dolu.
More Sentences
|
31 |
General |
tıklım tıklım dolu |
jam-packed adj.
|
|
The theater was jam-packed.
Tiyatro tıklım tıklım doluydu.
More Sentences
|
32 |
General |
dolu (ile dolu olmak) |
filled with adj.
|
|
It is my belief that liberalisation would leave us with nothing but a cemetery filled with passengers.
Benim inancıma göre serbestleşme bize yolcularla dolu bir mezarlıktan başka bir şey bırakmayacaktır.
More Sentences
|
33 |
General |
tıka basa dolu |
jam-packed adj.
|
|
Due to the typhoon, the train schedule was disturbed and all the trains were jam-packed.
Tayfun nedeniyle tren tarifesi bozulmuştu ve tüm trenler tıka basa doluydu.
More Sentences
|
34 |
General |
nefret dolu |
catty adj.
|
|
Her catty remarks about others revealed her unkind nature.
Başkaları hakkındaki nefret dolu sözleri kadının nezaketsiz tabiatını ortaya koyuyordu.
More Sentences
|
35 |
General |
dolu |
occupied adj.
|
|
Go to the properties of the flash drive and see that it is half occupied.
Flash sürücünün özelliklerine gidin ve yarısının dolu olduğunu görün.
More Sentences
|
36 |
General |
sevgi dolu |
loving adj.
|
|
I was trying so hard to live a life of love.
Sevgi dolu bir hayat geçirmek için çok çaba harcadım.
More Sentences
|
37 |
General |
sürprizlerle dolu |
full of surprises adj.
|
|
She's fun, carefree, smart, full of surprises.
O eğlenceli, kaygısız, akıllı, sürprizlerle dolu.
More Sentences
|
|
38 |
General |
hıncahınç dolu |
packed adj.
|
|
The auditorium is packed.
Konferans salonu hıncahınç dolu.
More Sentences
|
39 |
General |
macera dolu |
full of adventure adj.
|
|
A space full of adventure and colorful just like a child's imagination.
Bir çocuğun hayal gücü gibi macera dolu ve renkli bir ortam.
More Sentences
|
Common Usage |
|
40 |
Common Usage |
su dolu |
watery adj.
|
|
General |
|
41 |
General |
olaylarla dolu sene |
eventful year n.
|
|
42 |
General |
dolu şey |
full n.
|
|
43 |
General |
dolu ağırlık |
gross vehicle weight n.
|
|
44 |
General |
dolu sağanağı |
hail shower n.
|
|
45 |
General |
aşk ve macera dolu hikaye |
romance n.
|
|
46 |
General |
olaylarla dolu bir hafta |
a full week n.
|
|
47 |
General |
içi su dolu kabarcık |
water blister n.
|
|
48 |
General |
bir dolu yalan |
pack of lies n.
|
|
49 |
General |
dolu tanesi |
hailstone n.
|
|
50 |
General |
bizim için övünç dolu bir gün |
a proud day for us n.
|
|
51 |
General |
ile dolu (çok) |
abounding in n.
|
|
52 |
General |
ağzına kadar dolu bardak |
bumper n.
|
|
53 |
General |
olaylarla dolu olma |
eventfulness n.
|
|
54 |
General |
kin ve nefretle dolu olma |
despitefulness n.
|
|
55 |
General |
haberlerle dolu olma |
newsiness n.
|
|
56 |
General |
bütün yaşam ve tabiatın görünmez ve sonsuz olanın ruhani simgeleri ve anlamlarıyla dolu olduğuna inanan bir görüş |
sacramentalism n.
|
|
57 |
General |
düşünce dolu olma |
dreamfulness n.
|
|
58 |
General |
bir dolu yalan |
a pack of lies n.
|
|
59 |
General |
mutluluk dolu olma |
blissfulness n.
|
|
60 |
General |
dolu savak |
spillway n.
|
|
61 |
General |
nefret dolu olma |
hatefulness n.
|
|
62 |
General |
gereksiz laflarla dolu olma |
diffuseness n.
|
|
63 |
General |
hayatın güçlüklerle dolu tarafı |
the seamy side of life n.
|
|
64 |
General |
çamaşırların arasına konulan içi hoş kokulu kuru bitki vb ile dolu bez kese |
sachet n.
|
|
65 |
General |
hazırcevap sözlerle dolu konuşma |
repartee n.
|
|
66 |
General |
fazla dolu olma |
repletion n.
|
|
67 |
General |
hayat dolu olma |
corkiness n.
|
|
68 |
General |
ağzına kadar dolu kadeh |
bumper n.
|
|
69 |
General |
kötülük dolu |
balefulness n.
|
|
70 |
General |
bant (dolu) |
tape n.
|
|
71 |
General |
sevgi dolu olma |
warmheartedness n.
|
|
72 |
General |
film vb hakkında övgü dolu yazı |
rave review n.
|
|
73 |
General |
güney amerika'da hazinelerle dolu olduğu söylentisi bulunan efsanevi şehir |
el dorado n.
|
|
74 |
General |
samanla dolu pişirme kabı |
haybox n.
|
|
75 |
General |
yarı dolu tohum |
half empty seed n.
|
|
76 |
General |
arzu dolu bakış |
ogle n.
|
|
77 |
General |
umut dolu bir gelecek |
a rosy future n.
|
|
|
78 |
General |
dolu |
sleet n.
|
|
79 |
General |
dolu çizgi |
full line n.
|
|
80 |
General |
dolu fırtınası |
hail storm n.
|
|
81 |
General |
dolu tanesi |
hail stone n.
|
|
82 |
General |
tutku dolu bir gece |
a night of passion n.
|
|
83 |
General |
stres dolu hayat |
stress-filled life n.
|
|
84 |
General |
ağzına kadar dolu bardak |
brimmer n.
|
|
85 |
General |
stres dolu hayat/yaşam |
stress-filled life n.
|
|
86 |
General |
mutluluk dolu bir hayat |
a life full of happiness n.
|
|
87 |
General |
hafıza dolu mesajı |
memory full message n.
|
|
88 |
General |
şehvet dolu hisler |
lustful thoughts n.
|
|
89 |
General |
şüphelerle dolu bir dünya |
an uncertain world n.
|
|
90 |
General |
belirsizliklerle dolu bir dünya |
an uncertain world n.
|
|
91 |
General |
hüzün dolu/hüzünlü öyküler |
tales of woe n.
|
|
92 |
General |
ilmek ve düğümlerle dolu olma |
knottiness n.
|
|
93 |
General |
seyirciyle dolu tiyatro |
bumper house n.
|
|
94 |
General |
(tüm koltuklar dolu olduğunda) ayakta kalan kimse |
standee n.
|
|
95 |
General |
heyecanlı/gerilim dolu hikaye |
chiller n.
|
|
96 |
General |
sevgi dolu olma |
warm-heartedness n.
|
|
97 |
General |
dolu burun |
bunged up nose n.
|
|
98 |
General |
(küçük içki şişeleriyle dolu) minibar |
honor bar n.
|
|
99 |
General |
dolu tabanca |
loaded gun n.
|
|
100 |
General |
dolu silah |
loaded gun n.
|
|
101 |
General |
göğsü brövelerle dolu subay |
highly decorated officer n.
|
|
102 |
General |
(genelde gökyüzü için söylenir) yıldızlarla dolu gece |
star-studded night n.
|
|
103 |
General |
içi bira ile dolu bir bardak ve pinpon topuyla oynana bir oyun |
beer pong n.
|
|
104 |
General |
içi bira ile dolu bir bardak ve pinpon topuyla oynana bir oyun |
beirut n.
|
|
105 |
General |
kamış dolu bölge |
canebrake n.
|
|
106 |
General |
macera dolu şeyler yapma |
adventuring n.
|
|
107 |
General |
havayla dolu olma |
aerification n.
|
|
108 |
General |
bambularla dolu arazi |
canebreak n.
|
|
109 |
General |
bambularla dolu arazi |
canebrake n.
|
|
110 |
General |
tüm seyirci koltuklarının dolu olması |
capacity audience n.
|
|
111 |
General |
bir evi kötü ruhlardan koruyan içi tohumlarla dolu cam çubuk |
charm wand n.
|
|
112 |
General |
canlı ve enerji dolu olma hali |
pizzazz n.
|
|
113 |
General |
aşk dolu bakış |
amoret n.
|
|
114 |
General |
aşk dolu bakış |
amorette n.
|
|
115 |
General |
aşkla dolu olma |
amorism n.
|
|
116 |
General |
yolsuzlukla dolu yer |
augean stable n.
|
|
117 |
General |
minnet dolu jestler |
gestures of gratitude n.
|
|
118 |
General |
neşe dolu olmama |
uncheerfulness n.
|
|
119 |
General |
canlı ve enerji dolu olma hali |
zing n.
|
|
120 |
General |
canlı ve enerji dolu olma hali |
pizzaz n.
|
|
121 |
General |
arzu dolu bakış |
eliad [obsolete] n.
|
|
122 |
General |
sevgi dolu olmama |
unlovingness n.
|
|
123 |
General |
hayat dolu olma |
jantiness n.
|
|
124 |
General |
ağzına kadar dolu olan kül saklama vazosu |
urnful n.
|
|
125 |
General |
sevgi dolu bakış |
belgard [obsolete] n.
|
|
126 |
General |
sevgi dolu bakış |
chierte n.
|
|
127 |
General |
hayat dolu olma |
exuberance n.
|
|
128 |
General |
hayat dolu olma |
exuberancy n.
|
|
129 |
General |
dolu maşrapa |
facer [obsolete] n.
|
|
130 |
General |
bazı komedi gösterilerinde sopa gibi kullanılan içi hava dolu kese |
bladder n.
|
|
131 |
General |
ıvır zıvırla dolu olma |
junkiness n.
|
|
132 |
General |
sağlam bir sicimle sarılı ve barutla dolu mukavva bir kartondan oluşan havai fişek |
marron n.
|
|
133 |
General |
sağlam bir sicimle sarılı ve barutla dolu mukavva bir kartondan oluşan havai fişek |
marroon n.
|
|
134 |
General |
dolu yağışı |
haggle [dialect] n.
|
|
135 |
General |
dolu sağanağı |
hail n.
|
|
136 |
General |
dolu etkisi veren şey |
hail n.
|
|
137 |
General |
dolu fırtınasına benzeyen şey |
hailstorm n.
|
|
138 |
General |
hayranlık ve merak dolu kimse |
marveller n.
|
|
139 |
General |
ağaçlarla dolu olma |
woodiness n.
|
|
140 |
General |
fırsatlarla dolu yer |
happy hunting ground n.
|
|
141 |
General |
fırsatlarla dolu yer |
happy hunting grounds n.
|
|
142 |
General |
hayat dolu ve yaramaz genç |
hempy [scotland] n.
|
|
143 |
General |
ağzına kadar dolu olma |
brimfulness [obsolete] n.
|
|
144 |
General |
ağzına kadar dolu olma |
brimfullness [obsolete] n.
|
|
145 |
General |
içi dolu oyuklar |
holes n.
|
|
146 |
General |
fırındaki içi seramik eşya dolu kaplar |
bung n.
|
|
147 |
General |
hazırcevap sözlerle dolu konuşma |
give and take n.
|
|
148 |
General |
neşe dolu olma |
gladfulness n.
|
|
149 |
General |
engellerle dolu durum |
obstacle course n.
|
|
150 |
General |
engellerle dolu yol |
obstacle course n.
|
|
151 |
General |
deli dolu davranış |
daredevilism n.
|
|
152 |
General |
ağzına kadar dolu |
full to the gunwales n.
|
|
153 |
General |
taşacak kadar dolu |
full to the gunwales n.
|
|
154 |
General |
nefret dolu olma |
odium n.
|
|
155 |
General |
taşacak kadar dolu olma |
overfill n.
|
|
156 |
General |
aşırı dolu bir mekanın boşluk olmayan bölümü |
overflow n.
|
|
157 |
General |
heyecan dolu |
riveting n.
|
|
158 |
General |
galler'de müzik, drama, şiir ve güzel sanatlarda yarışmalarla dolu bir festival |
royal national eisteddfod n.
|
|
159 |
General |
hasır ile dolu olma |
rushiness n.
|
|
160 |
General |
(çakıl taşı) gözenekli maddeyle dolu kapta suyun buharla ısıtıldığı bir cihaz |
commingler n.
|
|
161 |
General |
tiyatroda cam kırılma sesini taklit etmek için kullanılan içi kırık parça dolu sepet |
crash n.
|
|
162 |
General |
eşyalarla dolu çekmece |
drawerful n.
|
|
163 |
General |
içki ve seks dolu ortam |
drunken revelry n.
|
|
164 |
General |
misafirlerin partiye getirdiği dolu tabak |
plate [new zealand/australia] n.
|
|
165 |
General |
içi dolu şey |
pouff n.
|
|
166 |
General |
özsu ile dolu olma |
sappiness n.
|
|
167 |
General |
nefret dolu konuşma |
fire-breathing n.
|
|
168 |
General |
uşaklarla dolu yer |
flunkydom n.
|
|
169 |
General |
her bir bölümü madde ile dolu olan boşluk |
plenum n.
|
|
170 |
General |
at bacağında sıvı dolu şişlik |
puff n.
|
|
171 |
General |
sığlıklarla dolu olma |
shoaliness n.
|
|
172 |
General |
resiflerle dolu olma |
shoaliness n.
|
|
173 |
General |
dolu tabanca kartuşu |
shot cartridge n.
|
|
174 |
General |
dolu yağmuru |
shower n.
|
|
175 |
General |
balçık kıvamlı maden birikintisiyle dolu çukur |
slime pit n.
|
|
176 |
General |
iyi atışlarla dolu beyzbol maçı |
slugging match n.
|
|
177 |
General |
yumuşak dolu |
snow pellet n.
|
|
178 |
General |
içi dolu olma |
solidity n.
|
|
179 |
General |
mısır gibi başçıklarla dolu olma |
spicosity n.
|
|
180 |
General |
hayat dolu kimse |
sprite n.
|
|
181 |
General |
saman dolu yastık |
sunk [scotland] n.
|
|
182 |
General |
dolu olmak |
crawl v.
|
|
183 |
General |
dolu olmak |
crawl with something v.
|
|
184 |
General |
boş atıp dolu tutmak |
make a lucky shot v.
|
|
185 |
General |
ile dolu olmak |
be infested with v.
|
|
186 |
General |
ağzına kadar dolu olmak |
brim v.
|
|
187 |
General |
çukurlar ile dolu olmak |
be pocked with v.
|
|
188 |
General |
dolu olmak |
teem with something v.
|
|
189 |
General |
ağzına kadar dolu olmak |
brim with v.
|
|
190 |
General |
hoş olmayan bir şeyle dolu olmak |
bristle with v.
|
|
191 |
General |
boş atıp dolu tutmak |
draw a bow at a venture v.
|
|
192 |
General |
ile dolu olmak |
be ridden with v.
|
|
193 |
General |
ile dolu olmak |
be teemed v.
|
|
194 |
General |
arzu dolu bakmak |
ogle v.
|
|
195 |
General |
dolu olmak |
spill over with v.
|
|
196 |
General |
hayat dolu olmak |
be full of life v.
|
|
197 |
General |
dolu olmak |
abound v.
|
|
198 |
General |
dolu olmak (bir şeyle) |
swim v.
|
|
199 |
General |
dolu olmak |
simmer with v.
|
|
200 |
General |
hayat dolu olmak |
be full of beans v.
|
|
201 |
General |
dolu halinde yağmak |
hail v.
|
|
202 |
General |
ile dolu olmak |
be suffused with v.
|
|
203 |
General |
tüm yerleri dolu olmak |
be booked up v.
|
|
204 |
General |
ile dolu olmak |
be awash with v.
|
|
205 |
General |
dolu olmak |
be alive with v.
|
|
206 |
General |
bir şeyin verdiği heyecanla dolu olmak |
be flushed with v.
|
|
207 |
General |
övgü dolu sözler söylemek |
speak well of v.
|
|
208 |
General |
tıka basa dolu olmak |
be overcrowded v.
|
|
209 |
General |
dolu olmak |
teem v.
|
|
210 |
General |
programı dolu olmak |
be booked up v.
|
|
211 |
General |
ile dolu olmak |
be soaked in v.
|
|
212 |
General |
dolu olmak |
be full v.
|
|
213 |
General |
(avukat stajyeri vb gibi) zor/angarya dolu bir iş yapmak |
devil v.
|
|
214 |
General |
ile dolu olmak |
be imbued with v.
|
|
215 |
General |
silme dolu olmak |
brim v.
|
|
216 |
General |
dolu olmak |
bristle v.
|
|
217 |
General |
zorluklarla dolu olmak |
be fraught with difficulties v.
|
|
218 |
General |
özlemle dolu olmak |
be filled with longing v.
|
|
219 |
General |
özlemle dolu olmak |
be full of longing v.
|
|
220 |
General |
(ile) dolu olmak |
be laden with v.
|
|
221 |
General |
umut dolu olmak |
be full of hope v.
|
|
222 |
General |
şefkat dolu olmak |
be filled with compassion v.
|
|
223 |
General |
(böcekle) dolu olmak |
crawl v.
|
|
224 |
General |
nefret dolu olmak |
be full of hate v.
|
|
225 |
General |
ile dolu olmak |
abound in v.
|
|
226 |
General |
ile dolu olmak |
teem with v.
|
|
227 |
General |
sevinç dolu olmak |
be full of joy v.
|
|
228 |
General |
sevinç dolu olmak |
be filled with joy v.
|
|
229 |
General |
dolu dolu yaşamak |
live life fully v.
|
|
230 |
General |
dolu dolu yaşamak |
live life to the fullest v.
|
|
231 |
General |
tüm odalar dolu olmak |
no vacancy v.
|
|
232 |
General |
çalışma hayatı başarılarla dolu olmak |
have a successful career v.
|
|
233 |
General |
ünlülerle dolu olmak |
be packed with celebrities v.
|
|
234 |
General |
azim dolu olmak |
be full of determination v.
|
|
235 |
General |
nefret dolu olmak |
be filled with hate v.
|
|
236 |
General |
ile dolu olmak |
abound with v.
|
|
237 |
General |
hayatı dolu dolu yaşamak |
live life to the fullest v.
|
|
238 |
General |
tüm odalar dolu olmak |
have no room available v.
|
|
239 |
General |
tüm odalar dolu olmak |
no room available v.
|
|
240 |
General |
tüm odalar dolu olmak |
be fully booked v.
|
|
241 |
General |
tüm odalar dolu olmak |
be booked up v.
|
|
242 |
General |
tüm odalar dolu olmak |
be fully booked up v.
|
|
243 |
General |
meşgul/dolu olmak |
be occupied v.
|
|
244 |
General |
dolu olmak |
be abundant in v.
|
|
245 |
General |
müşteri dolu olmak |
be full of customers v.
|
|
246 |
General |
ile kaynamak/dolu olmak/dolup taşmak |
be flooded with v.
|
|
247 |
General |
insan dolu olmak |
be heaving v.
|
|
248 |
General |
farklı durum veya unsurlarla dolu olmak |
checker v.
|
|
249 |
General |
zıt unsur ve durumlarla dolu olmak |
chequer v.
|
|
250 |
General |
(bir şey ile) dolu olmak |
abound with v.
|
|
251 |
General |
bir şey ile dolu olmak |
be littered with v.
|
|
252 |
General |
daha dolu hale getirmek |
enrich v.
|
|
253 |
General |
dolu gibi yağmak |
hail v.
|
|
254 |
General |
ağzına kadar dolu olmak |
be stuffed v.
|
|
255 |
General |
hazırcevap sözlerle dolu bir sohbet etmek |
repartee v.
|
|
256 |
General |
ağzına kadar dolu olmak |
burst v.
|
|
257 |
General |
coşkuyla dolu olmak |
glow v.
|
|
258 |
General |
neşeyle dolu olmak |
glow v.
|
|
259 |
General |
taşacak kadar dolu olmak |
overfill v.
|
|
260 |
General |
vızıltıyla dolu olmak |
buzz v.
|
|
261 |
General |
uğultulu konuşmayla dolu olmak |
buzz v.
|
|
262 |
General |
çakıl ve kumu su dolu kap içinde döndürerek (değerli mineralleri) ayrıştırmak |
pan out v.
|
|
263 |
General |
insanla dolu olarak temsil etmek veya resmetmek |
people v.
|
|
264 |
General |
acı dolu tecrübeler yaşatmak |
scarify v.
|
|
265 |
General |
arzu dolu bakmak |
smicker [scotland] v.
|
|
266 |
General |
dolu olmak |
sny [dialect] [uk] v.
|
|
267 |
General |
taşacak kadar dolu olmak |
spill v.
|
|
268 |
General |
ile dolu olmak |
crowd v.
|
|
269 |
General |
hayat dolu |
vital adj.
|
|
270 |
General |
uzun ve boş laf dolu |
windy adj.
|
|
271 |
General |
öfke dolu fakat sessiz |
sullen adj.
|
|
272 |
General |
sevgi dolu |
warmhearted adj.
|
|
273 |
General |
hayat dolu |
animated adj.
|
|
274 |
General |
haberlerle dolu |
newsy adj.
|
|
275 |
General |
şükran dolu |
thankful adj.
|
|
276 |
General |
tıka basa dolu |
overcrowded adj.
|
|
277 |
General |
ağzına kadar dolu |
flush adj.
|
|
278 |
General |
hayat dolu |
genial adj.
|
|
279 |
General |
değişik olaylarla dolu |
checkered adj.
|
|
280 |
General |
ağzına kadar dolu |
brimfull adj.
|
|
281 |
General |
aşk dolu |
amatory adj.
|
|
282 |
General |
rüya dolu |
dreamy adj.
|
|
283 |
General |
dolu olmayan |
clear adj.
|
|
284 |
General |
fazla dolu |
overfull adj.
|
|
285 |
General |
dolu |
thick adj.
|
|
286 |
General |
övgü dolu |
laudatory adj.
|
|
287 |
General |
sevgi dolu |
full of love adj.
|
|
288 |
General |
dolu |
abundant adj.
|
|
289 |
General |
deli dolu |
lively adj.
|
|
290 |
General |
minnet dolu |
thankful adj.
|
|
291 |
General |
kin dolu |
virulent adj.
|
|
292 |
General |
yanlış dolu (metin) |
corrupt adj.
|
|
293 |
General |
sevinç dolu |
ecstatical adj.
|
|
294 |
General |
daha fazla otla dolu |
weedier adj.
|
|
295 |
General |
sevgi dolu |
adoring adj.
|
|
296 |
General |
özlem dolu |
yearnful adj.
|
|
297 |
General |
dolu |
abounding adj.
|
|
298 |
General |
dolu |
fraught adj.
|
|
299 |
General |
balık dolu |
fishy adj.
|
|
300 |
General |
mağaralarla dolu |
cavernous adj.
|
|
301 |
General |
yaşam dolu |
bouncy adj.
|
|
302 |
General |
şehvet dolu |
sultry adj.
|
|
303 |
General |
dolu |
crammed adj.
|
|
304 |
General |
tekrarlarla dolu |
repetitious adj.
|
|
305 |
General |
neşe dolu |
gleeful adj.
|
|
306 |
General |
uluma sesleriyle dolu |
howling adj.
|
|
307 |
General |
haz dolu |
voluptuous adj.
|
|
308 |
General |
gazap dolu |
wrathful adj.
|
|
309 |
General |
ağzına kadar dolu |
brimful adj.
|
|
310 |
General |
söğütlerle dolu |
willowy adj.
|
|
311 |
General |
çukurlarla dolu |
pocked adj.
|
|
312 |
General |
ağız ağıza dolu |
completely full adj.
|
|
313 |
General |
aşk ve macera dolu |
romantic adj.
|
|
314 |
General |
nefret dolu |
venomous adj.
|
|
315 |
General |
dolu |
shot adj.
|
|
316 |
General |
kötü sözlerle dolu |
abusive adj.
|
|
317 |
General |
övgü dolu |
exalted adj.
|
|
318 |
General |
saygı dolu |
worshipful adj.
|
|
319 |
General |
dolu olan |
abounding adj.
|
|
320 |
General |
şehvet dolu |
lustful adj.
|
|
321 |
General |
kırıntılarla dolu |
crummy adj.
|
|
322 |
General |
sevgi dolu |
warm adj.
|
|
323 |
General |
dolu |
instinct adj.
|
|
324 |
General |
ile dolu |
brimming with adj.
|
|
325 |
General |
su dolu |
watery adj.
|
|
326 |
General |
sevgi dolu |
soft adj.
|
|
327 |
General |
dolu |
shot through adj.
|
|
328 |
General |
hayat dolu |
dewy adj.
|
|
329 |
General |
neşe dolu |
mirthful adj.
|
|
330 |
General |
hayat dolu |
vibrant adj.
|
|
331 |
General |
şakalarla dolu |
jestful adj.
|
|
332 |
General |
is dolu |
fuliginous adj.
|
|
333 |
General |
böcek dolu |
buggy adj.
|
|
334 |
General |
deyimlerle dolu |
idiomatic adj.
|
|
335 |
General |
sır dolu |
arcane adj.
|
|
336 |
General |
fazla dolu |
congested adj.
|
|
337 |
General |
hüsran dolu |
frustrated adj.
|
|
338 |
General |
özlem dolu |
nostalgic adj.
|
|
339 |
General |
hayat dolu |
vivid adj.
|
|
340 |
General |
yıldızlarla dolu |
starry adj.
|
|
341 |
General |
rüya dolu |
dreamful adj.
|
|
342 |
General |
hayat dolu |
full of life adj.
|
|
343 |
General |
kamış dolu |
reedy adj.
|
|
344 |
General |
övgü dolu |
complimentary adj.
|
|
345 |
General |
bir dolu |
lots of adj.
|
|
346 |
General |
hayat dolu |
quick adj.
|
|
347 |
General |
hakaret dolu |
scornful adj.
|
|
348 |
General |
şehvet dolu |
amorous adj.
|
|
349 |
General |
aşk dolu |
adoring adj.
|
|
350 |
General |
sevinç dolu |
ecstatic adj.
|
|
351 |
General |
acı dolu |
anguished adj.
|
|
352 |
General |
hasret dolu |
wistful adj.
|
|
353 |
General |
saygı dolu |
reverential adj.
|
|
354 |
General |
teknik detaylarla dolu (yazı/konuşma) |
technical adj.
|
|
355 |
General |
övgü dolu |
rave adj.
|
|
356 |
General |
gereksiz sözlerle dolu |
verbose adj.
|
|
357 |
General |
raflarla dolu |
shelfy adj.
|
|
358 |
General |
acı dolu |
wailful adj.
|
|
359 |
General |
şehvet dolu |
fiery adj.
|
|
360 |
General |
sevda dolu |
torrid adj.
|
|
361 |
General |
sitem dolu |
reproachful adj.
|
|
362 |
General |
dolu |
laden adj.
|
|
363 |
General |
ağzına kadar dolu |
chock full adj.
|
|
364 |
General |
keder dolu |
woful adj.
|
|
365 |
General |
incinme dolu |
teenful adj.
|
|
366 |
General |
en enerji dolu |
zippiest adj.
|
|
367 |
General |
hakaret dolu |
opprobrious adj.
|
|
368 |
General |
bir dolu |
plenty of adj.
|
|
369 |
General |
dolu |
instinct with adj.
|
|
370 |
General |
neşeyle dolu |
joyful adj.
|
|
371 |
General |
ağzına kadar dolu |
full to the brim adj.
|
|
372 |
General |
ağzına kadar dolu |
full to overflowing adj.
|
|
373 |
General |
nasihat dolu |
hortative adj.
|
|
374 |
General |
ihtiras dolu |
torrid adj.
|
|
375 |
General |
dolu |
vibrant with adj.
|
|
376 |
General |
çirkinliklerle dolu |
scurrilous adj.
|
|
377 |
General |
macera dolu ve heyecan verici (hikaye/roman vb) |
swashbuckling adj.
|
|
378 |
General |
ile dolu |
brimfull of adj.
|
|
379 |
General |
aşk dolu |
loving adj.
|
|
380 |
General |
yaşam dolu |
alive adj.
|
|
381 |
General |
özlem dolu |
yearning adj.
|
|
382 |
General |
buharla dolu |
fumy adj.
|
|
383 |
General |
hayat dolu |
live adj.
|
|
384 |
General |
duman veya kurum dolu |
fuliginous adj.
|
|
385 |
General |
ağzına kadar dolu |
packed adj.
|
|
386 |
General |
nefret dolu |
baleful adj.
|
|
387 |
General |
hüzün dolu |
plaintive adj.
|
|
388 |
General |
aşk dolu |
amative adj.
|
|
389 |
General |
ile dolu |
fraught with adj.
|
|
390 |
General |
hayat dolu |
alive adj.
|
|
391 |
General |
olaylarla dolu |
eventful adj.
|
|
392 |
General |
arsızca ve zeka dolu (bir şey) |
smart adj.
|
|
393 |
General |
kar yağmış gibi (bir şeyle) dolu |
snowy with adj.
|
|
394 |
General |
bilinmezlerle dolu |
secretive adj.
|
|
395 |
General |
keyif dolu |
delighting adj.
|
|
396 |
General |
sevgi dolu |
fond adj.
|
|
397 |
General |
ışık dolu |
luminous adj.
|
|
398 |
General |
özlem dolu |
wistful adj.
|
|
399 |
General |
ile dolu |
replete with adj.
|
|
400 |
General |
kuşku dolu |
suspicious adj.
|
|
401 |
General |
hayat dolu |
fresh adj.
|
|
402 |
General |
hayat dolu |
animate adj.
|
|
403 |
General |
ile dolu |
pregnant with adj.
|
|
404 |
General |
garaz dolu |
rancorous adj.
|
|
405 |
General |
ufak yumrularla dolu |
nubbly adj.
|
|
406 |
General |
daha enerji dolu |
zippier adj.
|
|
407 |
General |
papatya dolu |
daisied adj.
|
|
408 |
General |
hayat dolu |
corky adj.
|
|
409 |
General |
buharla dolu |
steamy adj.
|
|
410 |
General |
kin dolu |
venomous adj.
|
|
411 |
General |
zevk dolu |
pleasureful adj.
|
|
412 |
General |
hayat dolu |
as fresh as daisy adj.
|
|
413 |
General |
çiçeklerle dolu |
abloom adj.
|
|
414 |
General |
çeliskilerle dolu |
ridden with contradictions adj.
|
|
415 |
General |
anlamlı sözlerle dolu |
sententious adj.
|
|
416 |
General |
hayat dolu |
sprightly adj.
|
|
417 |
General |
ile dolu |
rife with adj.
|
|
418 |
General |
dolu (bol) |
abundant adj.
|
|
419 |
General |
yabani otlarla dolu |
weedy adj.
|
|
420 |
General |
hayat dolu |
vivacious adj.
|
|
421 |
General |
özlem dolu |
longing adj.
|
|
422 |
General |
yılan dolu |
snaky adj.
|
|
423 |
General |
dolu (içerik) |
filled adj.
|
|
424 |
General |
kıskançlık dolu |
jaundiced adj.
|
|
425 |
General |
ince dallarla dolu |
spriggy adj.
|
|
426 |
General |
ile dolu |
full of adj.
|
|
427 |
General |
sevgi dolu |
exorable adj.
|
|
428 |
General |
dolu (bol miktarda) |
abundant in adj.
|
|
429 |
General |
ağzına kadar dolu |
topfull adj.
|
|
430 |
General |
mağazalarla ya da alışveriş merkezleriyle dolu |
shoppy adj.
|
|
431 |
General |
en sığlık yerlerle dolu olan |
shoaliest adj.
|
|
432 |
General |
ağzına kadar dolu |
topful adj.
|
|
433 |
General |
daha sığlık yerlerle dolu olan |
shoalier adj.
|
|
434 |
General |
dolu |
engaged adj.
|
|
435 |
General |
içi su dolu |
water logged adj.
|
|
436 |
General |
heyecan dolu |
charged adj.
|
|
437 |
General |
acı dolu |
tristful adj.
|
|
438 |
General |
hüzün dolu |
tristful adj.
|
|
439 |
General |
dolu dizgin |
very fast adj.
|
|
440 |
General |
bit yumurtası (sirke) dolu |
nitty adj.
|
|
441 |
General |
yumrularla dolu |
nubbly adj.
|
|
442 |
General |
ev gibi dolu |
houseful adj.
|
|
443 |
General |
kin dolu |
venemous adj.
|
|
444 |
General |
alüvyonla dolu |
silty adj.
|
|
445 |
General |
gereğinden çok işçi dolu |
overmanned adj.
|
|
446 |
General |
ağaçlarla dolu |
arboraceous adj.
|
|
447 |
General |
şarkı dolu |
songful adj.
|
|
448 |
General |
komikliklerle dolu |
humourous adj.
|
|
449 |
General |
gereksiz sözlerle dolu |
pleonastic adj.
|
|
450 |
General |
huzur dolu |
peaceful adj.
|
|
451 |
General |
huzur dolu |
tranquil adj.
|
|
452 |
General |
ile dolu |
vibrant with adj.
|
|
453 |
General |
sivilcelerle dolu |
pustulous adj.
|
|
454 |
General |
tıklım tıklım dolu |
full to overflowing adj.
|
|
455 |
General |
-le dolu |
brimming with adj.
|
|
456 |
General |
ağzına kadar dolu |
chock-a-block adj.
|
|
457 |
General |
binalarla dolu |
built-up adj.
|
|
458 |
General |
hıncahınç dolu |
jam-packed adj.
|
|
459 |
General |
stres dolu |
stress-filled adj.
|
|
460 |
General |
sevgi dolu |
warm-hearted adj.
|
|
461 |
General |
kötülük dolu |
baleful adj.
|
|
462 |
General |
derin duygularla dolu |
impassioned adj.
|
|
463 |
General |
suyla dolu |
waterlogged adj.
|
|
464 |
General |
coşku dolu |
full of the joys of spring adj.
|
|
465 |
General |
nefret dolu |
wicked adj.
|
|
466 |
General |
tıka basa dolu (koltuk vb) |
overstuffed adj.
|
|
467 |
General |
eğlence dolu |
fun-filled adj.
|
|
468 |
General |
dolu |
spread all through with adj.
|
|
469 |
General |
ile dolu |
spread all through with adj.
|
|
470 |
General |
tıka basa dolu |
overstuffed adj.
|
|
471 |
General |
okla dolu |
arrowy adj.
|
|
472 |
General |
öfke dolu |
rageful adj.
|
|
473 |
General |
gurur dolu |
swollen with pride adj.
|
|
474 |
General |
zorluklarla dolu |
arduous adj.
|
|
475 |
General |
güçlüklerle dolu |
arduous adj.
|
|
476 |
General |
hayat dolu |
full of spirit adj.
|
|
477 |
General |
macera dolu |
adventureful adj.
|
|
478 |
General |
eğlence dolu |
full of fun adj.
|
|
479 |
General |
buz dolu |
ice laden adj.
|
|
480 |
General |
stres dolu |
full of stress adj.
|
|
481 |
General |
yarı dolu |
half full adj.
|
|
482 |
General |
çatışma/anlaşmazlık dolu |
conflict-ridden adj.
|
|
483 |
General |
skandallarla dolu |
full of scandals adj.
|
|
484 |
General |
şehvet dolu |
steamy adj.
|
|
485 |
General |
engellerle dolu |
barful adj.
|
|
486 |
General |
su dolu |
water-filled adj.
|
|
487 |
General |
su ile dolu |
water-filled adj.
|
|
488 |
General |
içi su dolu |
water-filled adj.
|
|
489 |
General |
suyla dolu |
water-filled adj.
|
|
490 |
General |
güven dolu |
trusting adj.
|
|
491 |
General |
şehvet dolu/şehvetli/arzu edilir |
concupiscible adj.
|
|
492 |
General |
kurbağa dolu |
froggy adj.
|
|
493 |
General |
yoğun ve insan dolu |
teeming adj.
|
|
494 |
General |
heyecan dolu |
psyched out adj.
|
|
495 |
General |
heyecan dolu |
psyched adj.
|
|
496 |
General |
kahkaha dolu |
laugh-filled adj.
|
|
497 |
General |
romantizm dolu |
full of romance adj.
|
|
498 |
General |
heyecan dolu |
exciteful adj.
|
|
499 |
General |
neşe dolu |
blest adj.
|
|
500 |
General |
beğeni dolu |
admiring adj.
|
|